İnsan varlığını devam ettirmek için çeşitli eylemler ortaya koymaktadır. Kapsamı sebebiyle göç, bu eylemlerin en belirgini olarak ifade edilebilir. Çünkü göç hem birey hem de toplumlar açısından çok farklı dinamikleri ortaya çıkarmaktadır. Göçler aynı zamanda beraberinde kimlik problemlerini de doğurmaktadır. Bu durum araştırmalara da konu olmaktadır. Bu araştırma alanları içerisinde sanat, duyarlı ve özgün tavrı ile hem göç olgusunu hem de göçe maruz kalan bireyleri etkili tasvirleri ile betimlemektedir. Özellikle kadının göç içerisindeki durumu; kadın kimliği ve rolü üzerinden renk, figür ve kompozisyon olarak bazı sanatçılar tarafından ön plana çıkartılmıştır. Sanatın bu yönü, insanın söyleyemeyeceği şeyleri görünür kılarak ve insana cesaret vererek görsel dil tercümanlığı yapma özelliği taşımaktadır. Bu yönüyle sanat, çok eski süreçlerden günümüze kadar dünyada gerçekleşen olaylara ve olgulara kendi özünde tanıklık eden bir kavram olarak önemini sürekli tazelemektedir. Bu bağlamda günümüz dünyasının en temel sorunlardan birisi olan ve sürekli artan göçe ve kadına dair problemler, sanatın cezbedici konuları arasında yer almıştır. Göçler genellikle yaşanan problemler ile görünür olmaktadır. Problemlerin odağında ise kadınlar, çocuklar ve yaşlılar yer almaktadır. Çünkü sürekli olarak kimlik arayışında olan kadın, toplumsal sorunlar içerisinde ezilen, dışlanan, hor görülen, sürüklenen, şiddet benzeri davranışlara maruz kalan yönüyle gündeme gelmektedir.
Bu nedenle araştırmada göç temalı eserlerinde kadına dair izler sunan Jacobe Lawrence, Tammam Azzam, Nuri İyem, Neşet Günal, Nedim Günsür, Turgut Zaim ve Temür Köran örneklem olarak seçilmiştir. Araştırma nitel araştırma desenlerinden durum deseni üzerinden yürütülmüştür. Sanatçıların eserleri göç olgusu kapsamında, kadın kimliği üzerinden bir örnekle sınırlandırılarak doküman incelemesi ile incelenip yorumlanmıştır. Böylece sanatçıların kullandıkları simgesel göndermeler irdelenerek deşifre edilmeye çalışılmıştır. Eserler üzerinden kadın kimliği, rolü ve sanattaki yeri ele alınmıştır. Sonuç olarak kadının bir kimlik ve rol olarak; renk, figür ve kompozisyon üzerinden sembolleştirildiği görülmüştür. Kadın figürünün kimi zaman abartılı kimi zamanda hassas fiziksel hatları ve renk vurgularıyla; güçlü, çalışkan, ezilen, kırılgan, maruz kalan, kimlik karmaşası yaşayan, zorlanan ve araçsallaştırılan birçok simgesel göndermeler ile eserlerde betimlendiği görülmüştür. Bu betimlemeler kadına dair göndermeleri bir çalışmada toplama ve vurgulanan yönlerin hangi kavramlarda yoğunlaştığına dair inceleme bağlamında yeni araştırmalar açısından bir çıkış oluşturmaktadır.
Human beings take various actions in order to continue their existence. Due to its scope, migration can be expressed as the most prominent of these actions. Because migration reveals very different dynamics for both individuals and societies. Migrations also give rise to identity problems. This situation is also the subject of research. Among these research areas, art, with its sensitive and original attitude, depicts both the phenomenon of migration and the individuals exposed to migration with effective depictions. Especially the situation of women in migration has been brought to the forefront by some artists in terms of colour, figure and composition through the identity and role of women. This aspect of art has the feature of being a visual language interpreter by making visible what people cannot say and encouraging people. In this respect, art constantly renews its importance as a concept that witnesses the events and phenomena taking place in the world from ancient times to the present day. In this context, problems related to migration and women, which are one of the most fundamental problems of today's world and which are constantly increasing, have been among the attractive subjects of art. Migrations are usually visible with the problems experienced. Women, children and the elderly are at the centre of the problems. Because women, who are constantly in search of identity, come to the agenda with the aspect of being oppressed, excluded, despised, dragged, and exposed to violent behaviours within social problems.
For this reason, Jacobe Lawrence, Tammam Azzam, Nuri İyem, Nuri İyem, Neşet Günal, Nedim Günsür, Turgut Zaim and Temür Köran, who present traces of women in their migration-themed works, were selected as samples in the research. The research was conducted through the case design, one of the qualitative research designs. The works of the artists were analysed and interpreted through document analysis within the scope of the phenomenon of migration, limited to a sample based on female identity. Thus, the symbolic references used by the artists were analysed and deciphered. Women's identity, role and place in art have been discussed through the works. As a result, it has been seen that woman is symbolised as an identity and role through colour, figure and composition. It has been observed that the female figure is depicted in the works with exaggerated and sometimes sensitive physical features and colour accents; strong, hardworking, oppressed, fragile, exposed, experiencing identity confusion, forced and instrumentalised with many symbolic references. These descriptions constitute an outlet for new researches in the context of collecting references to women in a study and analysing in which concepts the emphasised aspects are concentrated.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.